Ye(me), İç(me), Farkına Var - 1

Aşağıda yer alan tek seferlik, kısa bir atölye örneği.

Bu çalışmanın 4-5 günlük bir sürece yayılmış versiyonları da olabilir ki Erasmus+ programlarında genelde içerik yapılandırmsını bu şekilde yapıyoruz.


Giriş

Her canlı gibi insanın da besin ihtiyacını karşılayamadığı takdirde hayatta kalamadığını, bunun din, dil, etnisite, cinsiyet fark etmeksizin tüm insanlığın ortak noktalarından biri olduğunun hepimiz farkındayız.

Temel bir ihtiyaç olan su ve gıdanın, insanlık tarihi boyunca medeniyetlerin en temel öğelerinden biri olduğu dünyamızda yemek kültürlerinin çeşitliliğine farklı ve benzer yanlarıyla bakacağız.

Veganlar, vejetaryenler, pesketaryenler, organik beslenenler, gıda alerjisi olanlar, çölyak hastaları, diyabet hastaları, sporcu ve vücut geliştiriciler, diyet yapanlar, helal et veya koşer gıda tüketenler, alkol bağımlıları, sosyal içiciler, gurmeler, acısız yapamayanlar, çay-kahve tiryakileri… Derken liste uzayıp gidiyor.

İşin bir de ekonomik ve sosyal boyutu var. Market alışverişi, pazardan alışveriş, çayhaneler, caféler, AVM’lerdeki yemek standları, sokak lezzetleri, ev mutfaklarının tasarımı ve yeterliliği, gıda terörü, gıda israfı… 

Etik boyutta düşünürsek hayvan hakları, tarımsal alanlar, çiftçi hakları, gıda sanayisi, doğal(!) katkı maddeleri…   

75 dakikalık atölye boyunca katılımcılar küçük gruplar halinde çalışırken keyif alsalar da almasalar da her gün yapmak zorunda oldukları, yapamadıklarında fiziki olduğu kadar ruhsal sorunlar da yaşayabilecekleri yeme-içme dünyasında bir yolculuğa çıkacaklar. 

Atölyede yanıt arayacağımız sorular:

- Aile ve arkadaş içerisinde yemek kültürümüz ne kadar kapsayıcı? “Kapsayıcılık” kavramından yeme-içme ortamlarında ne anlıyoruz? Bunu ne kadar dile getiriyoruz?

- Yeme-içme kültürleri (istemeden ya da isteyerek) kimleri dışlıyor?

- Dünyanın farklı noktalarındaki yeme-içme kültürlerine “kapsayıcılık” çerçevesinden bakınca nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?  


Devamı bu hafta içerisinde gelecek… 😊