İzmir Yahudileri - Kişisel Notlar -2

Çocuk ve Gençlere Yönelik Seçenekler

 
 

Giriş yazısında seriye dair genel çerçeveyi çizmiş, İzmir Yahudi toplumunun gündeminde yer alan dört başlık üzerine ayrı ayrı yazılar kaleme alacağımı belirtmiştim:
(1) çocuk ve gençlik çalışmaları,
(2) yaşlı ve ihtiyaç sahiplerine yönelik hizmetler,
(3) kültürel mirasın korunması ve aktarılması,
(4) dernek ve vakıf yapılarının işleyişi.


Bu ilk yazı, çocuklar ve gençlere yönelik çalışmalara odaklanıyor.
Sayının giderek azalması, bu alanı zaman zaman bir sorun olarak görünür kılsa da, çocuklar ve gençler her zaman yaşamın devamını, sürekliliğini temsil eder; dolayısıyla umut da bir şekilde onlardan doğar.
Yahudi kültürünün temel kavramlarından biri olan LeDor VaDor – nesilden nesile – tam da bu aktarımı, bu devamlılığı işaret eder. Sayılar azalsa bile, anlam ve değer aktarmaya devam etmek mümkündür.
Üstelik bu alan, mevcut olumsuzluklara rağmen, dünya genelinde pek çok programın ve imkânın geçmişe kıyasla daha erişilebilir olduğu, bireysel çabanın etkili olabildiği bir alan. Küçük bir yönlendirme, tek bir destek mesajı bazen çok şeyi değiştirebilir.


Geçmişten Bugüne…

İzmir Yahudi toplumunda çocuk ve gençlik çalışmalarının yakın tarihine ışık tutan üç önemli eser bulunuyor.
Sara Pardo'nun Sevgili İzmir Beni Tanı: Dünden Yarına İzmir Yahudileri (Etki Yayınları, 2007) kitabı, bireysel anılar ve görsel belgeler üzerinden İzmir Yahudilerinin toplumsal ve kültürel değişimleri anlatıyor.
İzmir’de Yahudiler: Antik Smyrna’dan Günümüze (Gözlem Yayıncılık, 2022) kitabı ise Selim Bonfil ve Sarit Asal Bonfil’in katkılarıyla, Selim Bonfil’in kişisel arşivinden derlenen fotoğraflar eşliğinde hazırlanmış; ayrıca Dr. Siren Bora başta olmak üzere birçok değerli akademisyen ve araştırmacının makaleleriyle İzmir Yahudi toplumunun tarihsel süreçteki dönüşümünü çok yönlü biçimde ele alıyor. Raşel Rakella Asal ve Sarit Asal Bonfil’in hazırladığı Anıların İzinde İzmir Yahudileri (İzmir Musevi Cemaati Vakfı, 2023) ise, bireysel anlatılar ve sözlü tarih yöntemiyle 20. ve 21. yüzyılda yaşanan kimlik aktarımını ve toplumsal değişimi canlı bir şekilde yansıtıyor. Bu üç eser, özellikle modern dönemdeki eğitim, kültürel süreklilik ve toplumsal değişim dinamiklerini anlamak için önemli birer kaynak niteliği taşıyor.

Bunlara ek olarak, Sarit Asal Bonfil ile Nuray İsrael’in birlikte çektiği İzmir Sefarad Kadınları El Ele (2022) adlı belgesel, çocuk ve gençlik çalışmalarında kadınların ve kurumların geçmişten günümüze katkılarını hatırlamak ve görünür kılmak için önemli bir kaynak niteliği taşıyor. Belgesel izmirjcc.org/belgeseller adresinden izlenebilir.

19. yüzyılda (1800’lü yıllarda) İzmir Yahudi toplumunda eğitim büyük ölçüde dini odaklıydı. Kentte erkek çocuklar için birçok yeşiva (din okulu) bulunuyor, eğitim İbranice ve kutsal metinler üzerine yoğunlaşıyordu.

1870'li yıllarda Alliance Israélite Universelle’in İzmir'de okul açmasıyla önemli bir değişim başladı. Fransızca ve laik müfredatla eğitim veren bu okullar, geleneksel yapıyı sarsarken, kız çocuklarının da eğitim hayatına katılmasına öncülük etti. Ancak Alliance okulları ve laik eğitim uzun süre cemaat içinde tartışıldı.

20. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarında, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişle birlikte İzmir Yahudi toplumunda eğitim hayatı önemli bir değişim sürecine girdi. Devletin laik ve merkeziyetçi eğitim politikalarının etkisiyle, Türkçenin önemi arttı, dini eğitim kurumlarının etkisi azaldı. Eğitimde sekülerleşme hızlandı; kız çocuklarının eğitime katılımı yaygınlaştı.

Bu dönemde bir süre Talmud Tora, Bene Berit ve Alliance gibi kurumlar birlikte varlık gösterdi. Eğitim Türkçe, Fransızca ve İbranice dillerinde verilirken, günlük yaşamda Ladino kullanılıyordu. Ancak zamanla çok dillilik yerini, Türkçenin baskın olduğu bir yapıya ve okulda öğrenilen İngilizce, Fransızca gibi yabancı dillere bıraktı.

Bugün 65 yaş ve üzeri nesilden toplanan anılar, bu dönemde yaşanan geçişleri, toplumsal değişimleri ve kültürel dönüşümleri görünür kılıyor. Sözlü tarih çalışmaları sayesinde, eğitim hayatı, dil değişimi ve gençlik çalışmalarının nasıl bir dönüşüm geçirdiği ayrıntılı biçimde anlaşılabiliyor.

Özellikle 1948’de İsrail Devleti'nin kuruluşunun ardından başlayan ve dalgalar halinde devam eden göçler sonucunda, İzmir Yahudi toplumunun demografik yapısı önemli ölçüde değişti. Bu göçlerle birlikte nüfusun azalması ve toplumsal yapının dönüşmesi, İzmir’deki formal (örgün) Yahudi eğitim kurumlarının da zayıflamasına neden oldu. 21. yüzyıla gelindiğinde ise, İzmir’deki son Yahudi ilkokulunun kapanmasıyla birlikte, çocuklar için düzenli ve kurumsal bir eğitim modeli tamamen ortadan kalktı.

İzmir’deki formal (örgün) Yahudi eğitim kurumlarının yokluğundan doğan bu boşluğu doldurmak amacıyla non-formal (okul dışı) eğitim modelleri daha da ön plana çıktı. Sunday School, bu alandaki en önemli örneklerden biri olarak, 25 yılı aşkın süredir çocuklara hafta sonları kültürel ve dini kimlik aktarımı sağlamaya devam ediyor.
Son beş yılda ise bu çalışmaların daha düzenli ve tek bir yapı altında toplanması yönünde adımlar atıldı.

20. yüzyılda olduğu gibi, 2000’li yılların başından itibaren yalnızca ilkokul çağındaki çocuklara değil, ortaokul ve lise çağındaki gençlere yönelik çalışmalar da geliştirildi. Bu süreçte, Sunday School'un yanı sıra, ortaokul ve lise çağındaki gençlere yönelik çalışmalar da Liga Kültür Derneği bünyesinde yürütüldü. Özellikle JDC (American Jewish Joint Distribution Committee) desteğiyle, hem Sunday School faaliyetlerinin hem de gençlik projelerinin kapsamı ve düzenliliği önemli ölçüde artırıldı.

Ayrıca, önceleri HaNoar Hatzioni, ardından 2010’lu yıllarda BBYO gibi uluslararası gençlik ağlarıyla kurulan iş birlikleri sayesinde, İzmirli gençlerin dünyayla bağlantıları güçlendirildi ve uluslararası deneyim kazanmaları sağlandı.


Bugünkü Durum

Bugün İzmir’de Yahudi kimliği aktarımı, formal eğitim kurumlarının yokluğunda;

  • non-formal programlar,

  • yurt dışı gençlik kampları,

  • ve bireysel aile çabaları üzerinden ilerliyor.

Küçülen cemaatte yer alan velilerin önemli bir kısmı, hem kendi ebeveynlerinden ve büyükannelerinden/büyükbabalarından edindikleri deneyimlere hem de kendi ilkokul yıllarındaki gözlemlerine dayanıyor. Çoğu Ladino veya İbranice konuşmasa da, bu dillerin kullanıldığı ortamlara şahit olmuşlar. Birçok veli ayrıca folklor, dans ve tiyatro gibi kültürel faaliyetlerde aktif olarak yer almış bir geçmişe sahip. Bu yüzden bugün “Liga ya da "kültür derneği" dendiğinde, akıllarında kendi çocukluk ve gençlik dönemlerinden kalan anılar canlanıyor. Bu geçmiş deneyimler nedeniyle, çocuklarının katıldığı etkinliklere yaklaşırken sık sık "Bizim zamanımızda böyle miydi?" gibi klasik bir bakış açısıyla hareket ediyorlar. Kendi dönemlerinin deneyimleriyle bugünün ihtiyaçlarını kıyaslamak ise zaman zaman beklentilerle gerçekler arasında bir mesafe oluşmasına yol açabiliyor.

Öte yandan, karma evlilikler yapanlar veya İstanbul'da evlenip İzmir'e yerleşen çiftler de cemaat yapısına farklı bakış açıları getiriyor. İstanbullu çiftlerin katılımıyla birlikte cemaat içindeki çeşitlilik artıyor; farklı yaşam deneyimleri ve beklentiler bir arada bulunuyor, ancak her zaman ortak bir payda oluştuğu söylenemez.


Bugün çocuklar ve gençlere yönelik çalışmalara bakıldığında, çoğunlukla anekdotlara, yani bireysel deneyimlere ve kişisel hatıralara dayalı bir bakış açısıyla fikir yürütüldüğü görülüyor. Veri temelli, sistemli bir ihtiyaç analizi yapılmış değil.

Ailelerin doğrudan dahil olduğu ve gerçekten neyin fayda sağlayacağının araştırıldığı bir çalışma örneği de bulunmuyor.

Bu nedenle, çoğu zaman herkes kendi gençlik ezberini tekrar ediyor. "Benim zamanımda böyleydi", "biz çok iyi arkadaşlar edinmiştik" ya da tam tersine, "ben orayı hiç sevmemiştim" gibi cümleler arasında gidip geliyoruz.

Hatta bugün 23-25 yaşında olan gençler bile, 13-15 yaş grubuna kendi gençlik ölçütleriyle yaklaşabiliyor. Oysa zaman değişti; gençlerin dünyası, ilgileri ve beklentileri bambaşka bir yerde.

Bu yaklaşım yalnızca İzmir Yahudi toplumuna özgü değil. İlk yazıda da değindiğim gibi, Türkiye genelinde de "sormadan, araştırmadan, kişisel deneyimi genelleştirme" alışkanlığı oldukça yaygın. Bu durum ise ihtiyaçların doğru tanımlanamamasına ve rastlantısal çözümler üretilmesine yol açıyor.

Bugün gerçekten ihtiyaç duyulan şey bir Şabat yemeği mi, bir Hanuka kutlaması mı, ortaokul ve lise çağındaki gençlerin sürekli yurt dışı programlarına gönderilmesi mi, yoksa bambaşka şeyler mi? Örneğin Çeşme veya Gümüldür’de organize edilen etkinlikler, sadece geçmişten gelen bir alışkanlığın devamı mı? Bugünün gençlerinin ve ailelerinin ilgi alanlarına, beklentilerine ya da öğrenme ihtiyaçlarına gerçek bir karşılık veriyor mu? Eski şablonları “gelenek” adı altında tekrar etmek gerçekten olumlu bir etki yaratıyor mu? Yoksa kaynaklar yalnızca israf mı ediliyor?

Ne yazık ki, bu soruların ciddi şekilde tartışıldığını göremiyoruz.


Kişisel Öneriler

Mevcut düzen ve yapıda, son 5-6 yıllık gözlem ve deneyimlerime dayanarak, elbette oldukça öznel (subjektif) bir bakış açısıyla şu öneriyi getiriyorum:

Kurumları yeniden yapılandırmaya çalışmaya gerek yok. Liga Kültür Derneği'ni "şöyle değiştirelim, böyle dönüştürelim" gibi fantezilere veya enerji kaybına sürüklemek anlamlı değil. Bu yapılar olduğu gibi kalabilir; her yetişkin ya da genç de kendi yakın veya uzak geçmişindeki anılarını yaşatmaya devam edebilir.

Bundan sonrasında asıl odak, meraklı ailelere rehberlik etmek olmalı. İzmir’de bireysel aileler ya da birkaç ailenin birlikte neler yapabileceğini göstermek, onları farklı ülkelerdeki akranlarıyla buluşturmak önemli adımlar olur. Ayrıca, tıpkı geçmişte Google aramalarıyla bilgiye ulaşmanın öğretildiği gibi, bugün de ChatGPT, Gemini, Claude gibi yeni araçlarla nasıl bilgi edinilebileceğini göstermek gerekiyor.

Sayıların bu kadar az olduğu bir ortamda, çocuk çalışmalarında ailelere, gençlik çalışmalarında ise hem gençlere hem de ailelerine destek sunmak oldukça kolay. Yeter ki talep ailelerden ve gençlerden gelsin. Elbette her aileden ya da her gençten bir talep gelmeyecek, ancak talep geldiğinde yanıt verebilecek bir mekanizmanın varlığından haberdar olmalarında büyük fayda var.


Şu anda devam eden jewish101.net ve books.jewish101.net çalışmalarıyla birlikte, Türkçe bir kitap ve web sitesi olarak planlanan Un Libro Avierto projesinde de bu yaklaşımı dikkate alarak hareket ediyorum.

Macaristan’daki Szarvas Kampı ya da ABD’deki BBYO programları dışında da pek çok alternatif mevcut.
İstanbul cemaatiyle iş birliği yapılamıyorsa, Atina, Sofya, Berlin, Madrid, Helsinki, Amsterdam ve Brüksel gibi birçok Avrupa şehrinde ortak projeler ve programlar bulmak mümkün. Aynı şekilde, Amerika Birleşik Devletleri'nde de çok farklı bölgelerde düzenlenen programlardan faydalanılabilir.

Katılım tamamen ailelerin ve genç bireylerin tercihine bağlı. İsteyen Chabad’ın C-Teen programlarına katılabilir, isteyenler Reform hareketi, European Masorti gibi daha liberal ve cinsiyet eşitçiliğine önem veren yapılar tarafından sunulan birçok alternatifi değerlendirebilir. Dans, müzik, spor gibi alanlarda da çok çeşitli programlar mevcut.

Tekrar vurgulamak gerekirse, İzmir’de çocuk ve genç sayısının az olması cemaat açısından bir dezavantaj olsa da aile ve bireyler açısından bir avantaj barındırıyor. Özellikle yurt dışı programlara başvurularda burs imkânı ararken bu durum önemli bir fırsat yaratıyor. Bunun için çaba göstermek, araştırmak ve aktif bir arayış içinde olmak önemli. En önemlisi de görüş alışverişine açık ve araştırmaya meraklı olmaktır. Ailelerin ve gençlerin kendi planlarını yapmaları, kendi yollarını çizmeleri en sağlıklı alternatif gibi görünüyor.

Kısacası, yerelde "müşteri" mantığıyla bir beklenti içinde olmak yerine, uluslararası alanda kendi arayışlarınızı geliştirmeniz çok daha etkili ve gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.

Son bir not: İlgilenen aileler ve gençler, sorularını doğrudan bana da yöneltebilir. Ayrıca yapay zeka araçları üzerinden ulaştığınız bilgilerin doğruluğunu teyit etmek amacıyla belgelerinizi paylaşabilirsiniz. Unutmayın, bugün bilgiye ve uluslararası ağlara erişim, 20 yıl öncesine kıyasla çok daha kolay. Bu fırsatı değerlendirmek, cemaat kurumlarının bu kaynakları kullanarak size daha nitelikli hizmet sunmasını beklemekten çok daha gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.

Next
Next

İzmir Yahudileri - Kişisel Notlar - 1