Şalom & Avlaremoz (2)
Şalom ve Avlaremoz’a (Yapay Zekasız) Bakış
(12 Haziran 2024)
Bu serinin ilk yazısında Yahudi kültürüyle ilgili düzenli olarak Türkçe içerik üreten 4 web sayfası olduğuna değinmiş, bu sitelerden Şalom ve Avlaremoz ile ilgili olarak ChatGPT’ye birkaç soru sormuştum.
Bu bölüm itibariyle Şalom ve Avlaremoz’da kendi okur ve yazarlık deneyimlerimi aktaracağım. İlk olarak Şalom’dan bir anımla başlayayım.
İlkokulda okuma yazma öğrendiğim ilk günlerde de Şalom Gazetesi’ni okuyordum, çünkü eve posta ile düzenlik olarak gelirdi. Doksanlı yıllarda internete gireyim, sosyal medyadan takip edeyim gibi alternatifler de olmadığı için basılı gazete, dergi, ansiklopedi ve kitapları tekrar tekrar okuduğum olurdu.
Şalom’a ilk (ve 2023 yılına kadarki tek) yazımı 2008 yılında yazmıştım. Şimdilerde dönüp Şalom’un web arşivinden tekrar okuduğumda fark ettim ki, bol imlâ hatalı olan bu yazıda neredeyse ev adresim dışında her şeyi aktarmışım. O zamanlar sivil toplum terminolojine pek de hakim olmadığım gibi bugün aynı yazıyı yazsam herkesin isim bilgisini, içerik detaylarını bu kadar cömertçe yazar mıyım emin değilim. Bir de yazının sonunda başka seyahatlerde buluşmak dileğiyle demişim ama bir daha da yazmamışım. Muhtemelen daha sonraki yıl kendi kişisel sayfamda yazmaya başladığım ya da e-postalarla çevremle paylaştığım için olabilir. Ancak Şalom’un arşivi gibi kendi kişisel arşivimi tutmamışım. O dönemki dijitalde tuttuğum kişisel notlarımın çoğu internetin kayıp çöplüğündedir. İçlerinde önemli bir yazı var mıydı? Sanmam. Ama olsaydı da akıbetleri değişmeyecekti. Benim gibi kişisel dijital arşiv tutmakta zorlananların kurumların arşivlerinde kendilerine yer bulabilmeleri güzel bir his.
Kayadez…Avlaremoz…Un-seen
avlaremoz.com/2017/10/05/kayadezavlaremozun-seen
Avlaremoz isminin arka planı hakkında bilgisi vermesi açısından yine Avlaremoz platformunda yer alan 05 Ekim 2017 tarihli İsrail’deki Türkiyeliler Birliği’nden Yakup Barokas’ın “Kayadez…Avlaremoz…Un-seen” başlıklı yazısının tamamını aşağıda okuyabilirsiniz.
‘Bir Türk yurtseveri’ (1883-1969) olan Moiz Kohen, Munis Tekinalp adını alır ve Türkçülük/Pan-Türkçülük akımının öncüsü Ziya Gökalp’ın izinden giderek; kendini Türk gören herkesi Türk olarak tanımlar ve azınlıkların Türk kültürünü benimseyerek Türk olabileceklerini savunur. Musa’nın On Emri’nden ilham alarak azınlıklar için ‘On Emir’ hazırlar; “Türkçe düşün, Türkçe konuş, Türkçe dua et, Türk okuluna git” vb. gibi. Bu On Emir’in altıncısı; ‘Memleket işlerine karışma’, onuncusu da ‘hakkını bil’dir ( Jacob M. Landau).
Ve Türkiye’de yaşayan Yahudi toplumu yıllar boyu hakkını ve haddini bilmiş, Tekinalp’ın emirlerine uygun hareket ederek “no moz karışeyamoz al oz eçoz del hükümet” deyişini ilke edinmiş, özellikle memleket işlerine karışmamış, her türlü haksız uygulama karşısında haddini bilerek susmuş, ‘kayadez’ politikasını kendine şiar edinmiştir.
1990’lı yılların sonlarında peş peşe yayımlanan Rıfat N. Bali’nin kitaplarında Elza Niyego cinayeti, Trakya’daki yerleşim yerlerinde meydana gelen olaylar, yirmi kura ihtiyatların silahaltına alınmaları, Varlık Vergisi, Struma, İsrail’e göç gibi o güne kadar tabu olarak görülen olayların yüz üstüne çıkarılmaları ile Yahudi toplumunda bir panik havası yaşandı.
Ancak 2000 yılından sonra örneğin Varlık Vergisi türü ayıplarla ilgili ; “Aile arasında ufak tefek olaylar olur, ancak bunlar yine aile içinde halledilir” türünden söylemlerle ört bas etme politikaları terkedilmeye başlanmıştır. Yeni yerine taşınana dek, 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi’nde yok sayılan, yer bile verilmeyen Varlık Vergisi gibi olaylar nihayet dillendirilmiştir. Şalom Gazetesi daha cesur bir söylem benimsemiş, Mavi-Beyaz olan her şeyin silindiği bir dönemden; “Bizim İsrail ile gönül bağımız var” dönemine geçilmiştir. Basındaki antisemitizme karşı anında tepki gösterilmiş, Yahudi toplumu yönetimi de dışa açılma, kendini tanıtma politikası doğrultusunda giderek daha liberal bir siyaset izlemiştir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarından 1950’lere kadar süregelen tek parti dönemindeki tüm uygulamalara tu kaka denilmesinin, eleştirilmesinin geçer akçe olduğu AKP döneminde Yahudi toplumunun bu yeni açılıma ayak uydurması olağandı. Belli alanlara mahsus kalmak üzere ‘kayadez’ politikasının terk edilmiş olması ülkenin konjonktürüne uygun bir gelişmeydi.
Yazılı basının yerine sosyal ağların giderek önem kazanmaya başlaması ile 2016 yılında Yahudi toplumundan genç kuşak sesini daha çok duyurmak ve Türkiye genelinde antisemitizme karşı bir platform oluşturmak amacı ile ‘avlaremoz’ adı altında yeni bir site kurar. ‘Avlaremoz’ (konuşalım) ‘kayadez’ (susalım) tavrına bir tepkinin de anlatımıdır… İsmiyle bağdaşık bir web sitesini hazırlayan ekip, Yahudi toplumunun temsilciliğine soyunmadan, yeni kuşağın içinden yükselen ve başka mecralarda yer bulamayan tartışmaların kaynağı olmayı hedeflemiştir.
Ne var ki son 1-2 yıldır yine konjonktüre uygun olarak Yahudi toplumunun sesi yeniden kısılmış, sosyal ağlarda fikir beyan etmek dahi korkulur hale gelmiştir, hatta siyasi ortamdan o denli etkilenilmiştir ki bir yüzyıl boyu resmi belgelerde kullanılan ‘Musevi Cemaati’ deyimi yerine ‘Yahudi Toplumu’ ifadesinin kullanılmasına başlanmıştır. Zira ‘cemaat’ sözcüğü FETÖ’yü akıllara getirmekteydi???
Yılların bu görünür olmama, ‘memleket işlerine karışmama’ geleneği Türk Yahudi Toplumunun genlerine işler. 1986 yılında Türkiyeliler Birliğinin yayın organı Dostluk Dergisi’nin ekinde Sosyolog Prof. Walter F. Weiker’in “Türkiye’den gelen İsrail’deki Yahudiler: ‘The un-seen’ (Görülmeyen)” adlı kitabının bir özetini yayınlanır. Yazının sonuç bölümünde şöyle denmektedir:
“Acaba Türkiyeli Yahudiler İsrail’e intibak edebilmişler, bütünleşebilmişler midir? Eğer ölçü, toplum içinde sorun yaratıp yaratmadıkları ise intibak ettikleri söylenebilir. Ancak kriter erime potası ise, Türkiye’den gelen göçmenler yeni ülkelerine uyum sağlamamışlardır.”
Aradan otuz yıla yakın bir süre geçmesine rağmen İsrail’de, kişisel mesleki başarıların dışında halen siyasi alanda tek sivrilmiş bir Türkiyeli Yahudi’ye rastlanılmaması ‘görülmeme’ özelliğinin devam ettiğini ortaya koymaktadır.
2017 - Şalom’un 70. Yıldönümü & Avlaremoz Ekibinin Şalom Çalışması
Avlaremoz’un yayın hayatına başladığı zamanlarda Hong Kong’da yaşıyordum. Platforma arada göz ucuyla bakıyordum. Daha sonraki aylarda Türkiye’ye dönerek İstanbul’da sivil toplum ve insani yardım çalışmalarında yer alırken, bir yandan da İstanbul Yahudi toplumunda özellikle yaşlı ve ihtiyaçlılarla ilgili veri tabanı düzenlemek gibi teknik kısımlarda gönüllü faaliyetlerde bulundum. Avlaremoz ekibinde tanıdığım tek kişi İstanbul’da yaşlı kesime yönelik gönüllülük faaliyetlerinde tanıştığım Betsy Penso’ydu.
Avlaremoz kurulduktan 1,5 yıl kadar sonra 29 Ekim 2017 tarihinde Şalom Gazetesi 70. yılını kutlamaktaydı.
Bu sebeple Avlaremoz ekibi Türkiye’deki Yahudi cemaatinden 70 kişiden Şalom ile ilgili görüşlerini toplayarak bunları 7 bölümlük bir seri halinde okuyucularıyla paylaştı. Ben de görüş bildiren 70 kişiden biriydim ama ne zaman, nasıl görüş bildirdim bugün hatırlamıyorum bile.
Şalom Gazetesi 70 Yaşında! (29 Ekim 2017) avlaremoz.com/2017/10/29/salom-gazetesi-70-yasinda
70. Yılında 70 Kişinin Gözünden Şalom (Bölüm 1/7) (05 Kasım 2017)
avlaremoz.com/2017/11/05/70-yilinda-70-kisinin-gozunden-salom-bolum-17-2(Bölüm 2/7) (07 Kasım 2017) avlaremoz.com/2017/11/07/70-yilinda-70-kisinin-gozunden-salom-bolum-27-2
(Bölüm 3/7) (10 Kasım 2017) avlaremoz.com/2017/11/10/70-yilinda-70-kisinin-gozunden-salom-bolum-37
(Bölüm 4/7) (12 Kasım 2017) avlaremoz.com/2017/11/12/70-yilinda-70-kisinin-gozunden-salom-bolum-47
(Bölüm 5/7) (15 Kasım 2017) avlaremoz.com/2017/11/15/70-yilinda-70-kisinin-gozunden-salom-bolum-57
(Bölüm 6/7) (16 Kasım 2017) avlaremoz.com/2017/11/16/70-yilinda-70-kisinin-gozunden-salom-bolum-67
(Bölüm 7/7) (19 Kasım 2017) avlaremoz.com/2017/11/19/70-yilinda-70-kisinin-gozunden-salom-bolum-7-7
-
(Alfabetik olarak)
Albert Levi, Albi Angat, Alin Habib, Alp Allovi, Avi Haligua, Avraam Zafer İşcen, Belin Benezra Yensarfati, Belin Sigura, Beno Haligua, Berta Penso, Ceki Gözcü, Ceki Hazan, Cem Türkel, Cozi Dalva, Daniel Altaras, Daryo Levi, Denis Ojalvo, Deyvi Papo, Edi Baruh, Edith Camgözoğlu, Eli Bensusan, Emi Uygun, Ester Asa, Feride Petilon, Gabi Behiri, Hay Eytan Kohen Yanarocak, Hayim Pinto, İgal Acıman, İgal Ers, İlana Navaro, İlker Geron, İnci Leal, İsaac Haskiya, İsrael İzzet Bana, Levent Sevi, Leyla Mizrahi Kanitler, Lisya Kalma, Lorans Tanatar Baruh, Luiz Yanti, Menteş Azuz, Mert Sevgi, Merve Mazon, Metin Damar, Moşe Gormez, Nesi Altaras, Nesi Eskinazi, Nevzat Fresko, Niso Hakim, Pınar Dost Niyego, Rafael Sadi, Reneta Sibel Yolak, Reyan Tuvi, Reysi Sağyağ, Rıfat Bali, Rifka Koray, Rita Ender, Rozi Ülçer, Röne Kaspi, Sami Habib, Sandy Kohen, Selim Amado, Semih Yasavul, Soli Özel, Solin Paçacı, Teri Levi Yıldız, Viki Benezra, Viki Çiprut, Vivet Yohay, Yeuda Adoni ve Yossi Yusuf Pinhas’a bir kez daha teşekkürler. -
Katılımcı İstatistikleri
"70 kişinin gözünden Şalom gazetesini dinlediğimiz röportaj dizisi, 29 kadın, 41 erkek katılımcı ile gerçekleşti. Yani bu araştırmada kadınlar %41 oranıyla temsil edilirken erkekler %59 oranıyla temsil edildiler. Bunun yanı sıra yaş dağılımları ise; 18 – 32 yaş aralığında 23 kişi (%33), 33 – 50 yaş aralığında 22 kişi (%32), 51 – 65 yaş aralığında 15 kişi (%21), 66 – 75 yaş aralığında 5 kişi (%7) ve 76 – 85 yaş aralığında ise 5 kişi (%7) şeklindeydi. Katılımcıların yaş ortalaması, 45 olarak belirlendi.
Katılımcıların, 48’i İstanbul’dan, 1’i İzmir’den, 9’u Avrupa’dan, 10’u İsrail’den, 2 tanesi ise Kuzey Amerika’dan görüşlerini bildirerek dosyamıza katkı sağladılar."
avlaremoz.com/2017/11/26/70-kisinin-gozunden-salom-dosyasina-seffaf-bir-bakis-betsy-penso/ -
"...[B]u dosyanın yapımı sürecinde her türlü yanlışımı düzelten, beni gerektiğinde heyecanlandırıp gerektiğinde sakinleştiren dostlarım Ceni Palti, Dani Baran, Eli Haligua, Henri Çiprut, Işıl Demirel, Ozan Ekin Gökşin ve Serdar Korucu’ya teşekkürler… Biz bu dosyayı, büyük bir heyecan ve özveriyle gerçekleştirdik. Eksiklerimiz muhakkak vardır.
avlaremoz.com/2017/11/26/70-kisinin-gozunden-salom-dosyasina-seffaf-bir-bakis-betsy-penso
Geriye dönüp baktığımda 70 kişinin tamamının gerçek ad-soyad-şehir ve fotoğraflarının yer alması bana çok anlamlı geldi. Belki de konunun o kadar da “riskli” görünmemesinden kaynaklı bir mahlas kullanma ihtiyacına gerek duyulmamıştı.
Betsy Penso ile Rıfat Bali’nin dosya hakkındaki görüşlerini de o zamanlar dikkat edip okumamışım.
Betsy Penso’nun dosyaya dair notlarından birkaçı:
…Yaşadığımız bu tip olaylar, belli bir kesimde Şalom Gazetesine karşı duyulan bir tür “korku” ya da “çekince”nin var olabileceğini da bize göstermiş oldu.
…Sanırım bu çalışma Türkiye Yahudi toplumunda var olan bambaşka bir patolojinin röntgenini çekti.
70 Kişinin Gözünden Şalom Dosyası’na Şeffaf Bir Bakış – Betsy Penso (26 Kasım 2017) avlaremoz.com/2017/11/26/70-kisinin-gozunden-salom-dosyasina-seffaf-bir-bakis-betsy-penso
Rıfat Bali’nin dosya hakkında Avlaremoz’a ilettiği görüşleriyse reform peşinde koşulmaması, bunun yerine Şalom’un devrilerek devrim yapılması çağrısını andırıyordu:
İlginç ve yapılmamış bir işti dolayısıyla tebrik etmek lazım. Ancak… devrimler ve değişim, var olan statükoyu yıkıp tahrip etmek ve yerine yeni bir şey inşa etmekle gerçekleşir … veya gerçekleşemez… Ve yahut alternatif inşa edersin.
Dolayısıyla Avlaremoz editörlerinin “sen de haklısın, o da haklı” türünden yaklaşımları ve yumuşak muhalefetleri ile bir yere varılmaz. Yani umut ettiğiniz Şalom’u terbiye etmek ve iyileştirmek misyonunuz hüsranla sonuçlanacaktır, bu kesindir. Bu toplumun yapısını anlamadığınız ve de anlayabilmenizi kolaylaştıracak hiçbir yayını okumadığınız için (sadece sizlere has bir durum değil, dijital çağın bir gerçeği) sadece buzdağının görünen ucu ile uğraştınız ve de problemin ne kadar derin ve köklü olduğunu anlamadınız… Bu açıdan Avlaremoz’un orta yol, yumuşak muhalefet tarzını hiçbir şekilde tasvip etmiyorum… Açık yüreklilikle söyleyeyim…
Ancak bu dizi benim için çok öğretici oldu… Bu toplumun büyük bir kısmının, sözüm ona elitleri dahil, ne kadar yüzeysel, cemaatçi, konformist, hiçbir şey okumayan, dünyanın gidişatından ve bu ülkenin gerçekliğinden bihaber olduğunu bir daha gösterdi.
Birkaç gencin (örneğin Nesi Altaras, Alp Allovi) doğrudan ve sözünü sakınmayan beyanlarını ise çok beğendim.
Değişim ŞALOM’un kapanması ve bunun yaratacağı boşluğun gerçek bir gazete ile ikame edilmesi ile başlayacaktır. Şalom‘un terbiye edilmesi ile değil. Bu son satırlarımın başta ve öncelikle Şalom gazetesi yöneticilerini ve çalışanlarını fevkalade üzeceğini, sinirlendireceğini ve de öfkelendireceğini tabii ki biliyorum. Ancak tavrım gerçekleri apaçık, bütün sertliğiyle söylemek. Yoksa kimilerinin yanlış yorumlayabileceği gibi, kesinlikle “kişisel bir kan davası”nın tortusuyla yazılmış satırlar değil. İkinci bir yol “alternatif” bir “gayri resmî” gazetenin yayınlanmasıdır. Ancak halihazırdaki Türk Yahudi toplumu içinde bunu gerçekleştirebilecek genç beyin gücü ve motivasyonun var olduğuna hiç inanmıyorum. Dolayısıyla statüko devam edecektir. Şalom “resmî” yayına devam edecek, tek “gayri resmî” basın organı da kurbağaları fazla ürkütmek istemeyen Avlaremoz olacaktır.
“70 Kişinin Gözünden Şalom” Dizisi Hakkında Görüşlerim – Rıfat Bali (21 Kasım 2017) avlaremoz.com/2017/11/21/70-kisinin-gozunden-salom-dizisi-hakkinda-goruslerim-rifat-bali
2022 yılının sonuna kadar her iki mecrada da herhangi bir yazarlık deneyimim olmadı. Olan kişilerle de pek bir iletişimim olmadı. Avlaremoz’dan ve Şalom’dan etkinlik duyurularını ya da bitmiş etkinliklerle ilgili haberleri okumayı seviyordum. Avlaremoz’un dosya çalışmaları ile hem Avlaremoz hem de Şalom’da çıkan röportajları ilgiyle takip ettiğimi söyleyebilirim. Her iki oluşumun da dış politika, Türkiye-İsrail ilişkileri, Türkiye’de veya yurt dışında antisemitizm, Holokost gibi konularda haberlere, yazarlara ve farklı görüşlere yer verip vermedikleri ilgimi hiçbir zaman çekmedi. Bunun da sebebi basit. Bu gibi konularda çok daha doyurucu içerikleri bulabileceğim yabancı kaynaklara erişimim oldukça kolaydı. Dolayısıyla, ne Avlaremoz ne de Şalom benim için dış haberler almak, bilgi edinmek için öncelikli bir platform değildi.
Ama tabii benim durumum, Türkiye’deki Yahudi toplumu açısından azınlığın azınlığını, hatta istisnai bir kesimi de yansıtıyor olabilir. İstatistiksel araştırmalardaki “outlier”, yani “aykırı değer“ bile sayılabiliriz.
Ne var ki, bu mecraların etkilerine dair bir araştırma bildiğim kadarıyla yok. Kimler nasıl faydalanıyor, nasıl etkileniyor bu konuda altını iyi doldurabileceğimiz tespitlerde bulunmak zor. Veri temelli tartışmalardan çok genelde Türkiye’de görmeye alışık olduğumuz tekil duyumlar, anekdotlar, “o ne dedi, bu ne demiş” şeklinde, sosyal medyadakilere benzer, içinden çıkılmaz, tüketici tartışmaların ötesine geçemediğimizi gözlemliyorum. Ben de bu tartışmaların içerisinde yeterince yer aldım. Kendi adıma çıkış formülü olarak da 2022 önceki çizgime, mesafeme geri dönmeyi seçtim.
Rıfat Bali’nin sözünü ettiği Şalom statükosu, 2017’de olduğu gibi muhtemelen 2027’de de olacaktır. Umarım da olur. Bunun sebebini, 2022 ve sonrası dönemi ele alacağım önümüzdeki yazılarda açıklamaya çalışacağım.