İngilizce Öğrenenler

"Dünya üzerinde yaklaşık 7000 (sayıyla yedi bin) küsur dil arasında
neden 1 tanesi bu kadar ön planda?" 

"Neden biz İngilizce öğreniyoruz? Onlar Türkçe öğrense olmaz mı?" 

Yeni bir şey öğrenmeye çalıştığımızda "neden" sorusuna doyurucu bir cevap veremediğimiz zaman o konuyu ya da alanı öğrenmeye yönelik de ister istemez bir motivasyon kaybı yaşayabiliyoruz. İngilizce öğrenmek istememizin ya da öğrenmek zorunda hissetmemizin birçok nedeni olabilir. Kişisel merak, kariyer gelişimi, yabancılarla iletişim, internet dünyasında kolaylık... 

İngilizceyi diğer dillerden daha çok sevmemiz elbette gerekmiyor ama bu dilin bizi bir noktadan başka bir noktaya götürecek en önemli araçlardan biri olduğunu da inkar edemeyiz. Bu dilin özellikle son 50 yıllık dönemde olduğu gibi önümüzdeki en azından 20-30 yıllık dilimde de önemli bir iletişim ve bilgi edinme aracı olduğuna dair kendinizi ikna etmekte güçlük çekiyorsanız açıkçası bu yazının devamının da sizi ikna edebileceğini sanmıyorum.  

"İngilizce öğrenmek istiyorum hatta öğrenmeye de çalışıyorum ama nasıl yapacağım konusunda desteğe ve ek kaynaklara ihtiyacım var!" diyorsanız bu seri sizler için...

Ne Biçim Dil?

İngilizce herkesin kolayca konuşması, anlaşması için tasarlanmış özel, yapay bir dil değil! (Yakın tarihteki böyle denemelerden biri için 1800'lerin sonundaki Esperanto diline bakabilirsiniz...) "Kimlerin dili İngilizce?" sorusuna "Adı üstünde İngilizce yani İngilizlerin dili", "İngiltere'de ortaya çıkmış ve sömürgeleri üzerinden dünyaya yayılmış bir dil" gibi cevaplar vermek çok da zor olmasa gerek. Ama dünya üzerinde bu dili özellikle ikinci dil olarak konuşan çok büyük bir nüfus olunca İngilizce de artık sadece İngilizlerin ya da Amerikalıların dili olmaktan çıkmış durumda. (Tam da bu konuyu inceleyen ve "Dünya İngilizceleri" adı verilen bir araştırma alanı da var.) 

İngilizce, Hint-Avrupa dil ailesinin Cermen dilleri koluna ait. Cermen derken "German" yani Alman, Almanca aklınıza gelebilir. Yapısı bakımından Almanca, Felemenkçe, Hollandaca, Danca, İsveççe, Norveççe gibi dillere kuzen bir dil... 11. yüzyılda Norman'ların İngiltere'ye gelmesiyle birlikte (ister fetih ister işgal deyin orası size kalmış) Anglo-Saksonların dili Latince ve Fransızcanın etkisinde kaldı. İşte bu nedenle de böyle ortaya karışık bir Avrupa dili İngilizce! 

Fransızcadan, Yunancadan, Latinceden, Cermen dillerinden birçok kelimeyi içinde barındırıyor ancak öğrenmesi bahsi geçen dillere göre daha kolay! En azından Fransızca, İspanyolca, İtalyanca gibi Latin dillerinde ya da Almancada olduğu gibi oturup tek tek fiil çekimi ezberlemeniz, yüzlerce sayfalık fiil çekim kitapları almanız gerekmiyor. 

Türkçe üzerinden İngilizce Öğrenenler

Her iki dil de Latin alfabesi ile yazıldığı için yeni bir alfabe öğrenmeye gerek duymuyor olmamız bence önemli bir avantaj.
Asya ülkeleri için durum çok daha zor. 

İngilizce bizim  ç, ş, ı, ö, ü, ğ harfleri yok... Türkçede olmayıp İngilizce olan harfler de q,w ve x. 

Türkçede 3. tekil kişi olarak "o" kelimesi ile tüm işimizi hallederken İngilizce "he, she, it" farkı var...

Bir de "the" konusu var ki o da Türkçede olmadığı için nereye ne zaman geleceğini anlamak pek kolay olmuyor. Evet kuralları var ama 2*2=4 kadar kolay değil... Güzel haber: Fransızcadaki le, la ya da Almancadaki der, die, das derdi İngilizcede yok. Nesnelerin cinsiyeti Türkçede olmadığı gibi İngilizcede de yok. 

Bu dili öğrenmenin zor olan kısmıyla aslında her dilde olduğu gibi kelime dağarcınızı genişletmek.  

Bir de bu kelimelerin seslendirilişleri sizi uzun süre ters köşe yaptıracak!!! Biraz Yunancadan biraz Fransızcadan biraz oradan biraz buradan derken zamanla dil öyle bir hale gelmiş ki! Kelimedeki sesli harfleri görünce "işte böyle seslendirilir" diyemiyoruz.

En basit örnekle "o" sesini görüce g+o=go olarak seslendiriyorsunuz sonra g yerine d koyunca do nota ismi gibi okunmuyor Türkçedeki du olarak seslendiriliyor. Geçmişte seslendirilişleri sözlükten okuyarak öğrenmek için özel bir fonetik alfabe öğreniliyordu. Hala da öğrenilebilir ama aynı zamanda mobil cihazınızdan ya da bilgisayarınızdan o kelimenin nasıl okunduğunu da kolaylıkla kontrol edebilirsiniz. 

Bu dili öğrenmeye kararlıysanız özellikle kelimeleri telaffuz ederken bol bol hata yapmaya alışın ve hatalarınızdan öğrenmeniz gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.  

Hata yapmadan öğrenmek istiyorsanız "öğrenmek" kelimesi yerine bence kendinize başka bir kelime arayın! 

(Hatasız öğrenci olmaz!) 

Hangi Kaynaklardan Başlamak?

Denizde kum, internette İngilizce öğrenmek için yazılı, sesli, görsel, dijital malzeme... Dil bu kadar yaygın olunca, bu dili öğrenmek isteyen yüz milyonlarca öğrenciye yönelik olarak da materyal piyasası fazlasıyla zengin ve hareketli oluyor... Ne var ki ortalıkta bu kadar çok kaynak olunca doğru seçimlerde bulunmak ve bilgi-belge okyanusunda kısa sürede boğulup pes etmemek çok önemli! 

Duolingo, Memrise, Rosetta Stone, EWA, English Central gibi çok sayıda mobil uygulama ile karşılacaksınız ya da şimdiye dek karşılaşmışsınızdır. Aynı zamanda Pearson, Oxford University PressMacmillan, Cambridge University Press gibi uluslararası çapta devler diyebileceğimiz yayınevlerinin de kitaplarına hem kitapçılarda hem de internette dolaşan korsan pdf paylaşımlarda denk gelmiş olabilirsniz. Yerli yayınevlerinin de İngilizce öğrenenlere yönelik nitelikli çalışmaları var. 

Bu kadar bolluk içerisinde kendinize uygun olanını bulmak için çeşitli parametrelere ihtiyacınız olacak. 

Örneğin:

  • Seviyeniz ne?

  • İngilizce dışında başka yabancı diller biliyor musunuz ya da belli bir seviyeye kadar öğrenmiş miydiniz?

Ve tabii en önemlisi hedefiniz ne? 

İşte bu kısımda genelleştirme, etiketleme yapmak yanlış olsa da yine de söylemeden geçemeyeceğim:

  • Yeni bir şeye başlamak için çabuk gaza gelen ama başlama hızına yakın bir hızla da ilk engelden sonra vazgeçen, pes eden insanlara bolca rastlandığı bir coğrafyadayız. İstikrarlı ilerleme ya da bir başka benzetmeyle tempolu koşu yerine başta depar atıp sonra yürümeyi bile bırakıp yolumuzu yönümüzü değiştirip ya bu yol bana göre değil diyerek hedeften vazgeçiyoruz. Elbette herkes böyledir diyecek bir veri yok elimde ama benle birlikte çevremde bildiğim birçok kişi bunu bizzat yapmış kişiler...