Sözelciler ve Sayısalcılar
Sivil toplum, hepimizin hayatına dokunan ve toplumun nabzını tutan bir alandır. Mahallenizdeki küçük bir dernekten ülke genelindeki büyük yardım kuruluşlarına kadar her yapı, yaşadığımız çevrenin bir yansımasıdır. Sivil toplum çalışmalarında karşılaştıklarımız, yerelden küresele uzanan sosyal, ekonomik ve kültürel eğilimleri de gözler önüne seriyor.
Çoğu zaman sivil toplumun etkilediği veya etkilendiği olaylar, bizim kontrolümüzün ötesinde gelişir. Türkiye'deki duruma baktığımızda, hukuki düzenlemeler, ekonomik krizler veya toplumsal değişimler bu alana doğrudan yansıyor.
Pek çok konuda ‘haklı’ gerekçelerle şikayet edebiliriz, ancak bu konulara dalınca moralimiz bozulup adeta çöküyoruz.
Benim burada odaklanmak istediğim ise, ekibimizde yer alabilecek, akıl danışabileceğimiz veya yasal izinler için başvurabileceğimiz, kısacası çevremizdeki insanlar. Sonuçta hangi tematik alanı seçerseniz seçin, her şey insan ilişkileriyle başlar ve yine orada biter. Sokak hayvanları, çevre, kadın, çocuk, yaşlı, genç, kültür mirası... Konu ne olursa olsun, sivil alandaki çabalarınızı iyileştirecek ya da sizi ve çalışmalarınızı tüketecek olan, diğer insanlardır.
Bu yüzden sivil toplum üzerine yazarken özellikle insan ilişkilerine odaklanmak istiyorum.
Bu yazı özelindeki konum ise: sözelciler ile sayısalcılar.
Sözelciler - Sayısalcılar
Bir dernek, kooperatif, vakıf ya da şahıs firması... Fark etmez.
Eğer topluluğunuzun ya da kurmaya çalıştığınız yapının sorunlarını ve kapasitesini sayısal verilerle ifade edebilen insanlar yoksa, saatlerce boşa konuşabilirsiniz.
Çene çalmak bir sanat olabilir, tıpkı enstrüman çalmak gibi.
Ama çoğunlukla, bu boş laflar, zamanınızı çalmaktan başka bir şeye yaramaz.
Azı karar ama çoğu cidden zarar. Seçim sizin.
Sivil toplumda her yaştan ve her kesimden insanın dahil olabildiği bir yapı vardır. Bu güzel bir şeydir, fakat aynı dili konuşan insanları bulmak da bir o kadar zordur. Burada kastettiğim dil, Türkçe ya da yabancı diller değil; sözel yani kelime ağırlıklı konuşanlar ile sayısal yani somut verilerle konuşanlar arasındaki farktır. Sözelci olup kelime oyunlarıyla ortamı dolduranların genellikle işin sayısal tarafında büyük eksiklikleri olur. Örneğin, size "hesap verebilirlik" ve "şeffaflık" gibi süslü kelimelerle gelenlerin, son bir yılın hesaplarını gerçekten şeffaf bir şekilde önünüze koyup koyamayacaklarına dikkat edin. Çünkü önemli olan, sadece sözde değil, eylemde de şeffaf olabilmektir.
Topluluğunuz içerisindeki sözel ve sayısal bilgiye hakim insan dengesine çok dikkat etmek gerekiyor. Bu kadro dengesini kuramadığınızda işler ya havada kalır ya da detaylara boğulup asıl amaçtan sapar.
Burada bir başka önemli ayrım ise yazılı ve sözlü iletişim kuranlar arasındadır. Yazılı iletişim, daha kalıcı ve referans alınabilir bir hafıza oluştururken; sözlü iletişim anlık, etkili ama çoğu zaman kaybolup giden bir yapıya sahiptir. İkisi de kendi içinde güçlü yönlere sahiptir, fakat sivil toplumda gerçek bir hafıza oluşturmak ve ileriye dönük adımlar atmak istiyorsanız yazılı iletişimin gücünden faydalanmak şarttır. Sözlü iletişim, özellikle hızlı karar alma süreçlerinde ve ekip içi etkileşimde etkili olabilir, fakat hafıza oluşturma konusunda yetersiz kalabilir. Bu yüzden, sözel ve sayısal dengeyi kurarken aynı zamanda yazılı ve sözlü iletişimi de dengede tutmak gerekiyor. Aksi halde, sivil toplum çalışmalarında biriken bilgiler ve deneyimler zamanla unutulup gider.
Sivil toplumda gerçek bir etki yaratmak ve sürdürülebilir bir değişim sağlamak istiyorsak ne yapmalıyız? Öncelikle, insanları sadece söyledikleriyle değil, gerçekleştirdikleri eylemlerle değerlendirmeliyiz. Hem sayısal hem de sözel becerileri güçlü bir ekip oluşturmak, bu ekipte her bireyin yetkinliklerinin ve eksiklerinin açıkça konuşulabildiği bir ortam sağlamak gerçekten çok önemli ve bir o kadar da zor.
Sayısal ve sözel dengenin yanı sıra yazılı ve sözlü iletişimi de güçlü bir şekilde kullanarak ortak bir amaç etrafında birleşmek gereklidir. İlk adım, büyük hedefler belirlemek yerine, gerçekçi bir tabloyu net bir şekilde görmek ve iş geliştirme süreçlerinde şeffaf, ölçülebilir ve sağlam temeller üzerine inşa edilmiş yöntemlerle ilerlemektir. Ve maalesef bu rastgele bir araya gelmiş topluluklarla çoğu zaman mümkün olmayacaktır. Bu sorunlara mental olarak da hazırlıklı olmanızda fayda var.